******************************************************************************************************************************************
Bu Sitedeki Tüm Yazılar Ücretsizdir. Sadece Sizden İstediğimiz "Allah Bu Siteyi Hazırlayandan Razı Olsun" Amin... Demenizdir.
************************************************************************************************************************************ www.odeveson.blogspot.com adresindeki yazı ve makalelerin Kaynak göstermeksizin Tamamı veya Bir Kısmının KOPYALANMASI YASAKTIR.
KÖROĞLU DESTANI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KÖROĞLU DESTANI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Ocak 2009 Pazartesi Gönderen admin 0 yorum
KÖROĞLU
Türk Destanları içinde en geç teşekkül eden, diğerlerine göre çok yeni bir destanıdır. Türklerin, bu günkü büyük ve son yurdumuzun olan ve bunun içinde de her Türk için çok büyük bir değer taşıması, üzerinde hayatından fazla titremesi lazım gelen Anadolumuzda yerleşmesinden sonra meydana gelmiş olması Köroğlu Destanının bugüne kadar aynı tesir ve kuvvete yaşamasına sebep olmuştur. Hala Anadolu ve Rumeli Türkü, Köroğlu Destanını bilir ve anlatıldığı zaman heyecanlanır.
Bununla beraber Köroğlu Destanının da kaynağı, bütün öteki destanlarımızda olduğu gibi, önceki sahifelerde anlattığımız asıl büyük Türk destanlarıdır. Motifler hayaller, muhit ve adetler bütünüyle bu destanlarımızdan alınmış ve onların üzerine kurularak geliştirilmiştir.
Bugüne kadar duyulan Köroğlu Destanı rivayetleri, Azerbaycandan Rumeline kadar uzanan geniş sahada yirmi dört çeşitleme halindedir. Bunlar, birbirinden farklı gibi görünse de aslından tek bir çekirdeğin etrafında gelişen parçalar gibidir. Nitekim, hala halk arasında söylenen Köroğlu şiirleri de ya birer vakıa anlatmakta, ya bir güzelleme ile destandaki olayların çevre olarak mekanını tesbit etmekte; ya bir koçaklama ile destan kahramanlarından birini çizmekte veya birinin macerasını vermekte; yahut da türkü ile olayları birbirine bağlamaktadır.
Bunlardan da anlaşılacağı üzere Köroğlu Destanımız bütün güzelliğine ve tam gibi görünmesine rağmen, destan olarak tekamül devresini tamamlamamıştır. Çekirdeği vardır ve tabii gelişmesini göstermiştir; muhtelif zamanlarda ve muhtelif ozanların eliyle ve diliyle ayrımları yapılıp eklemeleri eklenmiş ve bunlar bir halk süzgecinden geçerek halkın o güzel muhayyilesinden de olacağını alıp şekillenmiştir. Fakat, yazılı tesbid şekli, tamamı üzerinden ve nazım halinde bir tek ozanın işlemesine mazhar olmamıştır. Bu kısım da yapıldıktan sonra elimizde tam ve mükemmel bir Köroğlu Destanı var diyebileceğiz. Bugün hala değişik rivayetlerde anlatılan destanın, ana hatlarıyla hülalası şu şekildedir:
Köroğlu' nun babasının adı Yusuf'' tur. Bir Beyin yanında çalışmaktadır ve bilhassa atlardan çok iyi anlamaktadır. Yusuf' un Ali adında, yiğit delikanlı bir oğlu vardır.
Günlerden bir gün Bey, Yusuf' a, kendisi için çok güzel bir at seçip getirmesini ister. Yusuf da, çok gösterişsiz, uyuzumsu bir tayı beğenir, alır gelir.
Fakat Bey çok kibirli, gösterişi seven, burnundan kıl aldırmayan ve çok zalim bir Beydir. Böyle bir atı kendisine seçip getirdiği için Yusuf' a fena halde öfkelenir.
Halbuki Yusuf' un getirdiği tay öyle bilinen taylardan değildir. Sulardan çıkan bir aygırın dölünden gelme bir kır taydır. Kanatlanıp uçma yeteneği vardır. Bakılır, terbiye edilirse eşi menendi bulunmayacak cinstendir. Ama Bey, bunların hiçbirini anlamaz ve zalimliği üstün gelip Yusuf' un gözlerine mil çekilip kör edilmesi buyruğunu verir. Buyruğu da, kendisi gibi zalim olan adamları düşünmeden yerine getirirler.
İki gözü kör edilen Yusuf köyüne döner, O uyuzumsu tayı, hiç ışık görmeyen bir yerde besleyip terbiye eder ve eşi menendi bulunmayan bir kır at haline getirir. Oğlu Ali de o zamana kadar daha yetişip daha yiğit daha gürbüz bir delikanlı haline gelmiştir. Baba-oğul bir arada karar verip Beyden öç almağa yemin ederler. Bunun üzerine, kır atla birlikte Bingöl Dağlarına varıp hayat suyunu ararlar; bulurlar ve içerler. Sudan ancak Ali ve kır at içmiştir. Yusuf içememiştir.
Bundan sonra dönüp, Beyin konağına yakın bir dağı yurd edinirler. (En meşhur rivayetlerde bu dağ Çamlıbel' dir) Yusuf, oğlu Ali' ye, burada yerleşmesini sağlık verir.
Babasının bu öğüdünü tutan Ali (Köroğlu) orayı yurd edinerek gelip geçenden baç almağa, haksızlıkların üstüne üstüne varmağa başlar. Bir müddet sonra babası Yusuf ölür. Köroğlu, yine babasının öğüdüne uyarak kendisine çok sadık kırk yiğit toplar etrafına. Akıllı, bilgin, görgülü ve bir sohbet adamı olduğunu duyup işittiğini İstanbul' dan, Kasap başının oğlu yakışıklı Han Ayvaz' ı da kaçırıp kırk yiğidinin arasına katar:
Artık Çamlıbel, Çamlıbel' deki Köroğlu' nun dünyası tamam olmuştur. Köroğlu' nun çevresinde insanlar toplanmağa başlar; Köroğlu' nun çevresinde halk küme küme ve sevgi doludur. Babasının öcünü Beyden almak için Köroğlu türlü oyunlar hazırlar, yiğitlil gösterir; Köroğlu nasıl halkın adamı, iyi ve namuslu insanların sevgilisi haline gelmişse Zalim Beyin de, baş düşmanı baş korkusu haline gelir. Bütün Zalim Beyler Köroğlu' ndan korkmaktadır.
Babasının öcünü almak için Beyin üstüne üstüne vardığı akınlardan birinde Köroğlu, Beyin güzel Bacısı Döne' yi görür. Gördüğü gibi de vurulur Köroğlu, Döne' ye aşık olur. Çamlıbel Köroğlu için aşkının alev alev yandığı bir yer haline gelir...
Ve birgün bu aşka dayanamaz köroğlu, atına atladığı gibi varır. Döne' yi Bey Konağından kaçırır, evlenir. Bu evlilikten oğlu Hasan doğar.
Akınlar akınları kovalar; Köroğlu çok zalimlerin hakkından gelir. Akınlarının birinde tutsak olur Köroğlu. Yiğitlerinden Güdemen, Köroğlu' nu kaçırmak için görevlendirilir. Güdemen varıp köroğlu' nu bulur.
Köroğlu tutsaklıktan kurtulur; kaçar. Kır atına atlar ve kır at surların üstünden kanatlanıp uçarak geçer ve Köroğlu' nu kurtarır. Bunun üzerine aşka gelen Köroğlu kır atı öğmeğe başlar.
Çamlıbel' e hasret kalmış, Döne' sine hasret kalmış; yiğitlerine hasret kalmıştır. Uzaktan Çamlıbel' i görünce dayanamaz söyler:
Köroğlu tepelerden bakarım,
Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim,
Bunca yıldır hasretini çekerim,
Arkam sensin, kalem sensin dağlar hey.
Yiğitlerine, Çamlıbel' ine, Döne' sine kavuşturduğu için de atını bir güzelleme ile bir kere daha över:
Haykırır köpüğü başından atar,
Başını başımdan yukarı tutar,
Kaçarsa kurtulur kovarsa tutar,
Alma gözlü kız perçemli Kır atım.
Bundan sonra Çamlıbel' e daha iyice yerleşen Köroğlu' nun namı bütün yurdu, dört bir yandan tutar. Mertliği, mertçe kavgaları, düskünlerin elinden tutuşu, düşkünü zalime karşı koruyuşu, hakkı ve adaleti sevişi Köroğlu' nu dillere destan eder. Her zaman haksızlığın karşısındadır ama adaletli Devlet gücüne karşı boynunun kıldan ince olduğunu da bilir. Din ve devlet uğrunadır yaptıkları biraz da. Urus üstüne, Acem üstüne de savaşlara katılır; bu savaşlarda yiğitlerine Mevla, şehitlik, kafire karşı üstünlük uğruna saf bağlatır.
Fakat nihayet Köroğlu da bir insandır. Gerçi bildiğimiz insanlardan çok ayrı, insan üstü nice güce sahiptir ama yine de insanoğlu' dur. Sonunda kendi de, yiğitleri de; atı da yorulur. Koroğlu artık ihtiyarlamıştır.
Çürüdü gönlüm çürüdü,
İçerde yürek eridi,
Beylerin kolu yoruldu,
Kılıç döndürü döndürü.
Üstelik devir de değişmeğe başlamıştır. "Delikli demir" dediği tüfenk icad olmuş, artık yiğitlik başka türlü anlaşılmağa başlamıştır. Göğüs göğüse, erkekçe, düşmanı yüzünden ve gözünden göre göre döğüşmenin yerini bir yerlere saklanıp arkadan ve uzaktan vurmalar almıştır. Köroğlu' na göre kahpeliktir bu ve kahpelik almış yürümüştür, alıp yürümektir. Dünya sevilmez bir dünya olmuştur artık. Dünyayı terketmek vakti gelmiştir. Köroğlu' da öyle yapar, dünyayı terkedip, alacağını almış vereceğini vermiş bir insanoğlunun huzuru içinde Kırklara karışıp gider...
MASALLAR
Masallar;efsaneler,destanlar ve diğer sözlü halk ürünleri gibi, bir ulusun kültürünü yansıtan önemli anlatımlardır.
Masallar. duyulan geçmiş (miş'li geçmiş), şimdiki zaman ve geniş zamanla anlatılır. Masalların başında, ortasında ,uygun yerlerinde ve sonunda söylenen yerine göre uzun, yerine göre kısa kalıplaşmış sözler vardır.
Bunlara masal tekerlemesi adı verilir. Masallar iki ana çeşide ayrılır:
1.Halk Masalları
2.Sanatlı Masallar

1Halk Masalları: Kaynağı,yaratıcısı bilinmeyen masallardır. Toplumun geleneklerini, düşünüş tarzını, zevkini sözlü olrak kuşaktan kuşağa bildirir.
2.Sanatlı Masallar: Yazarı, yaratıcısı bilinen masallardır. Bir düşünceyi ortaya koymak, yermek ,toplumun aksaklıklarını belirtmek için yazarlar bu türden yararlanır.
MASAL ÖGELERİ
1.Olay: Gerçek dışı ve olağanüstü bir plân üzerine kurulu, olay ya da olylar bütünüdür.
2.Kişiler: İnsanlar, hayvanlar ve cin, peri, dev gibi hayalî varlıklardır.
3.Yer: Gerçek dışı yerlerdir. Kaf Dağı, Yedi Derya Adası, Maçin gibi masal ülkeleri ve masal yerleridir.
4.Zaman : Bilinmeyen bir zaman vardır. Masal başı tekerlemeleriyle bu bilinmezlik ortaya konur. "Evvel zaman içinde...... Bir varmış bir yokmuş........"
5.Dil ve Anlatım: Masallar sözlü ürünlerdir. Masalların anlatımı önemlidir.Çünkü dinleyeni masal dünyasına çekebilmek anlatıcının ustalığına bağlıdır. Masalların dili, halkın konuştuğu dildir.
Bir masalda üç bölüm bulunur:
a. Döşeme :Masala giriş bölümüdür.
b. Olay : Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine ele alır.
c. Dilek :Masalın güzel bir sonuca bağlandığı bölümdür.
Etiketler:

ECBanner bloggping TurkeyRank.Com - Pagerank Servisi pagerankonline.de - Pagerank Anzeige ohne Toolbar On our way to 1,000,000 rss feeds - millionrss.com
Seo Memurvadisi Backlink Austausch ECBannerFree Automatic Backlinks Free Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks
Bu sitedeki yazılar telif hakkları göz önüne alınarak yayınlanmaktadır. Kaynak göstermeksizin Tamamı veya Bir Kısmının KOPYALANMASI YASAKTIR. yayınlanan bu makale ve eserlerin hak sahipleri herhangibir nedenle telif hakkı idda ederlerse ve bizce uygun görülmesi halinde (gerçeklik esası olması dahilinde) bize lütfen mail atsınlar (ozkan@mail.nu) en kısa sürede eserleriniz sitemizden kaldırlır. © 2008 www.odeveson.blogspot.com