******************************************************************************************************************************************
Bu Sitedeki Tüm Yazılar Ücretsizdir. Sadece Sizden İstediğimiz "Allah Bu Siteyi Hazırlayandan Razı Olsun" Amin... Demenizdir.
************************************************************************************************************************************ www.odeveson.blogspot.com adresindeki yazı ve makalelerin Kaynak göstermeksizin Tamamı veya Bir Kısmının KOPYALANMASI YASAKTIR.
8 Haziran 2008 Pazar Gönderen admin

FARKLI ŞİDDET BİÇİMLERİ


Şiddetin en hastalıklı yani patolojik türünü (ölüm sevgisi) anlatmadan önce en basitinden başlayarak farklı şiddet türlerini incelemek gerekir.

Şiddetin en normal ve hastalıklı olmayan şekli oyuncu şiddetidir. Bu şiddetin altında yıkım yatmaz. Hünerlerini gösterme çabasıyla uygulanır. Örnek olarak ilkel kabilelerin savaş oyunları, Zen Budistlerin kılıçla dövüş sanatı verilebilir. Bu tür dövüş oyunlarında amaç öldürmek değildir ama rakiplerden birinin ölme ihtimali her zaman yüksektir.

İkincisi tepkisel şiddettir. Bu şiddet türü kişinin kendisinin veya başkalarının yaşamını, özgürlüğünü, onurunu, mülkünü korumak için başvurduğu ve en sık görülen şiddet türüdür. Ölümün değil, yaşamın hizmetindedir. Amacı yok etmek değil, korumaktır.

Tepkisel şiddetin bir başka yanı da engellemenin yarattığı şiddettir. Bir arzu veya ihtiyaç engellendiği zaman hayvanlarda, çocuklarda ve yetişkinlerde saldırgan davranışlar baş gösterir. Bu saldırganca davranış, çoğu kez boşuna da olsa, engellenen amaca şiddet yoluyla ulaşmaya yönelik bir çabadır.

Engellemeden kaynaklanan saldırganlıkla ilgili bir başka durum imrenme ve kıskançlığın yarattığı düşmanlıktır. Bu duygu A’nın istediği bir şeye B’nin sahip olması ya da A’nın sevdiği bir kişinin B’yi sevmesi gerçeğinden kaynaklanır.

Tepkisel şiddetle ilgili ancak hastalık doğrultusunda bir adım daha ilerlemiş bir başka şiddet türü de kinci şiddettir. Tepkisel şiddette amaç, zarar görme tehlikesini bertaraf etmekti ama kinci şiddette zarar zaten görülmüştür. Bu aşamada hissedilen tek şey kin, intikam güdüsüdür. İntikam duygusu da şiddeti doğurur. Ancak üretime yönelerek intikam duygusundan kurtulmak mümkündür. Çünkü intikam güdüsü üretkenlikle ters orantılıdır. Üretme yetisi, intikam arzusundan her zaman daha güçlüdür.

Kinci şiddetle yakından ilgili bir başka şiddet biçimi ise bir çocuğun yaşamında sık sık baş gösteren inancın yıkılmasından kaynaklanan yıkıcılıktır. Çocuk, iyiliğe, sevgiye ve adalete yönelik bir inançla yaşama başlar. Bu inanç anneye, babaya, nineye, dedeye veya kendine yakın birine ya da tanrıya olan inançtır. Bir çocuğun inancının ilk olarak yıkılması ebeveynlerin ona yalan söylemesi veya yanında kavga etmeleri ya da çocuğun ebeveynlerinin cinsel birlikteliğine tanık olması durumunda olur. Sarsılan inancın tanrıya veya bir insana yönelik olması pek fark yaratmaz. Sonuçta her zaman yıkılan yaşama olan inançtır, yaşamda güven bulma inancıdır.

Ölümseverlik (Nekrofili) kadar ağır olmasa da patolojik bir diğer şiddet biçimi de dengeleyici şiddettir. Kişi güçsüz olduğuna inanıyorsa veya güçsüzlüğe boyun eğmişse bu güçsüzlüğü dengeleyici bir “güç” arar. İşte bu sebeple aslında insanlığın başındaki en büyük tehlike suçlular ya da sadistler değil, elinde olağan dışı güçler bulunan sıradan insanlardır.

Son ve en ağır hastalıklı şiddet türünden biri (ölümseverlik dışında) kana susamışlıktır. Kana susamışlık terimi az sonra anlatacağım ölümseverlikten az da olsa farklıdır. Bu şiddet tipinde kan, yaşamın özüdür. Kana susamışlığa verilebilecek en uygun örnekler ülkemizde de sıkça görülen kan davaları ve Eski Ahit’te insanların tanrıya kurban edilmesidir. Kana susamışlığın en tipik örneği ise hiristiyanlığın aziz olarak kabul ettiği Flaubert’in öyküsüdür. Flaubert öldürmenin heyecanını keşfedene kadar normal bir çocuk gibi büyür. Kilise ayinleri sırasında bir kaç kere, küçük bir farenin duvardaki delikten çıktığını, sağa sola koşuşturduğunu görür ; buna kızar ve bundan kurtulmaya karar verir. Elinde küçük bir sopayla deliğin önüne çöker. Bir süre sonra fare ortaya çıkar ve fareyi küçük bir sopa darbesiyle öldürür. Ürpertiyle ayağa kalkar, eline bulaşan kanı çabucak sildikten sonra fareyi dışarı atar ve kimseye söylemez. Daha sonra bir kuşu boğarken kuşun debelenmesi, kalbinin heyecanla çarpmasına neden olur, içini vahşice, delice bir sevinç doldurur. Kan dökmenin coşkusunu yaşadıktan sonra hayvanları öldürmek onda bir saplantı olur. Yıllarca tek tutkusu ve tek heyecanı hayvanları öldürmek, avlanmak olur. Bir gün içinden bir ses, sonunda annesini ve babasını öldürmesi gerektiğini söyler. Korku içinde şatodan kaçar, hayvanları öldürmeyi bırakır ve birliklerin korkulan ve ünlü lideri olur. En büyük zaferlerinden birisine karşılık ödül olarak ona olağan dışı güzel ve sevgi dolu bir kadın verilir. Savaşçılıktan vazgeçer, kadınla birlikte mutlu bir yaşam kurmaya karar verir ; ama can sıkıntısı ve çökkünlük yakasına yapışır. Bir gün tekrar avlanmaya başlar, ancak garip bir güç atışlarını zayıflatır. Derken avladığı bütün hayvanlar ortaya çıkıp çevresini sarar. Bazıları çömelmiş, bazıları dimdik ayaktadır. Hızla karısına ve şatosuna döner. Bu arada yaşlı anne ve babası oraya gelmiş, karısı kendi yataklarını onlara vermiştir ; karısı ve aşığı sanıp o telaşla ikisini de öldürür. Gerilemenin en derinliğine ulaşınca dönüm noktası başlar. Gerçektende yaşamını yoksul ve hastalara adayarak bir aziz olur ve sonuçta ısıtmak için bir cüzzamlıya sarılarak onu cennete götüren Kutsal İsa ile yüz yüze, mavi gökyüzüne yükselir. Flaubert bu öyküde kana susamışlığın özünü anlatır.


Googleda AraGoogle da bu haberi ara
Etiketler:

ECBanner bloggping TurkeyRank.Com - Pagerank Servisi pagerankonline.de - Pagerank Anzeige ohne Toolbar On our way to 1,000,000 rss feeds - millionrss.com
Seo Memurvadisi Backlink Austausch ECBannerFree Automatic Backlinks Free Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks
Bu sitedeki yazılar telif hakkları göz önüne alınarak yayınlanmaktadır. Kaynak göstermeksizin Tamamı veya Bir Kısmının KOPYALANMASI YASAKTIR. yayınlanan bu makale ve eserlerin hak sahipleri herhangibir nedenle telif hakkı idda ederlerse ve bizce uygun görülmesi halinde (gerçeklik esası olması dahilinde) bize lütfen mail atsınlar (ozkan@mail.nu) en kısa sürede eserleriniz sitemizden kaldırlır. © 2008 www.odeveson.blogspot.com