******************************************************************************************************************************************
Bu Sitedeki Tüm Yazılar Ücretsizdir. Sadece Sizden İstediğimiz "Allah Bu Siteyi Hazırlayandan Razı Olsun" Amin... Demenizdir.
************************************************************************************************************************************ www.odeveson.blogspot.com adresindeki yazı ve makalelerin Kaynak göstermeksizin Tamamı veya Bir Kısmının KOPYALANMASI YASAKTIR.
8 Haziran 2008 Pazar Gönderen admin


ÖLÜM SEVGİSİ VE YAŞAM SEVGİSİ


Nekrofil, ölüm sevgisi anlamına gelir. Nekrofil yani ölümsever kişi cansız olan veya ölü olan her şeyin cesetlerin, dışkıların, pisliğin, aletlerin çekimine kapılan kişidir.Onun için de iki cins vardır ama bunlar kadın ve erkek değil, güçlü ve güçsüz, öldüren ve öldürülendir. Ölümsever kişi hep geçmişte yaşar, geleceğe yönelmez. Bunu sebebi eminlik özlemidir. Çünkü gelecek yaşam hiç bir zaman kesin, tahmin edilebilir veya kontrol edilebilir değildir. Ona göre yaşamı kontrol edilebilir kılmak için canlının ölüye dönüştürülmesi gerekir. Ölümsever organiği inorganiğe, canlıyı da ölüye veya mekaniğe çevirme çabasındadır. Bu yüzden mekanik şeylerin ve teknolojik gücün aşığıdır.

Ölümseverliğin tam karşıtı olan yaşamseverliğin kendine özgü iyi ve kötü ilkeleri vardır. Yaşama hizmet eden herşey iyidir; ölüme hizmet eden herşey kötüdür. Yaşamsever kişinin bilinci, kendini kötüden alıkoyup iyi yapmaya zorlamak değildir. Yaşamsever bilinç, yaşama ve sevince yönelik çekimiyle güdülenir. Ahlaki çabalar ise bu yaşamsever tarafın güçlendirilmesiyle sonradan oluşur. Bu nedenledir ki yaşamsever kişi pişmanlığa ve suçluluğa gömülmez. Çabucak yaşama yönelir ve iyiyi yapmaya çalışır.

Çoğu insan yaşamseverlik ve ölümseverlik yönelimlerinin bir karışımına sahiptir. Önemli olan bu iki eğilimden hangisinin ağır bastığıdır. Ama temel potansiyel yaşamseverliktir. Ölümseverlik ise tali potansiyeli oluşturur. Tıpkı sadece uygun koşullarda çimlenen bir tohum gibi ölümseverlik de uygun koşulların bulunması halinde güçlenir ve ortaya çıkar. Ölümseverlikten sorumlu koşulları maddeler halinde sıralamak gerekirse ;

  1. Hem yaşamseverlik hem de ölümseverlik bulaşıcı eğilimler olduğundan çocuk hangi tip insanlarla birlikteyse o yönde gelişir.

  2. Ekonomik kıtlık ortamı.

  3. Adaletsizlik.

  4. Sanayileşme, teknolojik gelişim ya da mekanikleşme (Görüyoruz ki günümüzde erkeklerin çoğu teknoloji harikası aletlere ve arabalara bir kadına bakar gibi bakıyorlar ve bu tür araçlara sahip olanların çoğu bunlara, birlikte olduğu kişiden daha fazla dikkat ve önem gösteriyor).

  5. Şiddet dolu filmler, haberler, programlar.


Böyle bir sistemde yaşayan insanlar yaşama kayıtsızlaşmakta hatta ölüme ilgi duymaktadır. Oysa bunun farkında bile değildirler. Ama zaman zaman kullandığımız “ölesiye susadım, onun için ölürüm, bu durum beni öldürüyor” gibi ifadeler yaşama karşı kalınan kayıtsızlığın belirtileridir. Aynı şekilde günlük hayatta trafik kurallarına uymamak, kazalara kayıtsız kalmak ama en önemlisi nükleer savaşlara kayıtsız kalmak ölümseverliğe yönelimin olduğunun kanıtıdır.

Ölümseverlik eğilimi genellikle rüyalarda dışavurulur. Bu rüyalar cesetlerle, kanla, cinayetlerle, kuru kafalarla, dışkılarla ve bazen robotlarla ilgilidir. Ölümsever kişide bu rüyalar sıktır ve tekrarlanan türdendir.

Aşırı ölümsever kişi çoğu kez görünüşünden, mimiklerinden kolaylıkla tanınır. Soğuktur, cildi ölü gibidir. Yüzünde sanki kötü koku almış gibi bir ifade vardır (ki bu ifade Hitler’in yüzünde açıkça görülür). Düzenlidir, saplantılıdır ve bilgiçlik taslayıcıdır.

En bilinen tipik ölümsever kişiler Hitler, Stalin ve Eichman’dır.

Kanıtlanmamış olmasına karşın I.Dünya savaşına ilişkin şöyle bir rapor vardır; Bir asker Hitler’in, çürüyen cesedin başında trans durumunda kaldığını ve oradan uzaklaşmak istemediğini görmüş.

Daha önce anlattığım kana susamışlık örneğinde Flaubert’in bir doyum moktası vardı (Anne ve babasının ölümü). Bu doyuma ulaşınca dönüşüm gerçekleşmişti. Ancak Hitler örneğinde durum farklıdır. Hitler’in en derin doyumu mutlak yıkımdır (Yani sadece düşmanların değil, Alman halkının, çevresindekilerin ve kendi yıkımıdır). Zaten bu sepeple Almanya’nın malübiyetinden sonra intihar etmiş ve doyum noktasına ulaşmıştır. Hitler milyonlarca insanı tek başına yok etmedi demiştik. Ona inanan onun için öldüren insanların hepsi de ölümsever değildi. Bu insanların bir kısmı yıkımdan korkmayan, yaşamı sevmeyen, yaşama karşı kayıtsız insanlardı ama gerçek şu ki hepsi olmasa da çoğu ölümseverdi.


Googleda AraGoogle da bu haberi ara
Etiketler:

ECBanner bloggping TurkeyRank.Com - Pagerank Servisi pagerankonline.de - Pagerank Anzeige ohne Toolbar On our way to 1,000,000 rss feeds - millionrss.com
Seo Memurvadisi Backlink Austausch ECBannerFree Automatic Backlinks Free Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks
Bu sitedeki yazılar telif hakkları göz önüne alınarak yayınlanmaktadır. Kaynak göstermeksizin Tamamı veya Bir Kısmının KOPYALANMASI YASAKTIR. yayınlanan bu makale ve eserlerin hak sahipleri herhangibir nedenle telif hakkı idda ederlerse ve bizce uygun görülmesi halinde (gerçeklik esası olması dahilinde) bize lütfen mail atsınlar (ozkan@mail.nu) en kısa sürede eserleriniz sitemizden kaldırlır. © 2008 www.odeveson.blogspot.com